ÖZLEM ASLAN KART'IN MESAJI
Sınai Mülkiyet Hakları Bir Kültürdür!
Özlem Arslan Kart'ın Mesajı
Sınai Mülkiyet Hakları Bir Kültürdür!
Gelişmiş toplumlar, Sınai Mülkiyet Haklarını her zaman teknolojinin ve gelişimin bir parçası olarak görmüşlerdir. Bu yaklaşımla 1474 yılında Venedik’te ilk fitili atılan ve 19.Yy başlarında çok önemli bir noktaya gelen Sınai Mülkiyet Hakları ile ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını kurgulayarak yaygın bir kültür haline getirmişler ve gelişimin olmazsa olmaz yapı taşlarını bu doğrultuda dizayn etmişlerdir.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının korunması ve verilen önem, oluşturulan kültür doğrultusunda gelişimin tüm paydaşlarının çıkarlarını aynı ölçüde koruyarak hak sahibine önemli ölçüde yetkiler tanımlamış ve toplum lehine kalkınmanın önünü açmıştır. 19. Yy’dan bu yana Batı Ülkelerinin gelişmesindeki en büyük rolü oynamış, buluşlar, markalar, tasarımlar, eserler, sinema gibi aklınıza gelebilecek yaratım temelli birçok unsur toplum çıkarları gözetmek ve kazanç dengesini tanımlamak adına kullanılmıştır.
Hak sahibi, gelişmeye dayalı devlet politikaları nedeniyle yatırım yaptığı her koşulda ülke çıkarlarını maksimum düzeye çıkartan etken bir paydaş haline gelmiştir. Aynı zamanda her yaratım unsurunu evrensel ölçekli olarak düşünsek de,devletlerin ortaya koyduğu politikalar gereği ülkesellik koşulu nedeniyle doğduğu sınırın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve toplumda örnek teşkil etmiştir.
Konuyu daha netleştirmek adına somut bir örnek vermek gerekirse, global çapta marka bilinirliği yüksek bir üretici firmanın -devletin gelişim ve kültür politikaları sayesinde- hangi ülkeye ait olduğunu bilmemek günümüz dünyasında artık mümkün değildir. Bu ülkenin araba markası, bu ülkenin teknoloji devi, diye başladığımız her cümle ülkelerin kültürlerini pazarlama, aidiyet duygusunu vurgulama ve marka/üretici ile devlet ayrışmasını ortadan kaldırma noktasında algı manipülasyonunu da bir ölçüde doğrular niteliktedir.
Gelişmiş ülkelerde oluşturulmuş kültür, sadece mevcuda destek olmamaktadır. Üretmek ve markalaşmak odağında ilerleyen devlet politikaları 7’den 77’ye tüm toplum üzerinde benimsenmiştir ve her nesil gelişime katkıda bulunmak ve teknolojik ve kültürel mirası geliştirerek devam ettirmek adına eğitilmektedir.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları konusu da özellikle ülkemizde bu dürtü ile ele alınmalıdır. Yeni neslin üretim odağında yetiştirilmesi yaratım temelli unsurların artmasında, geliştirilmesinde ve kültür haline gelmesindeki ilk adım sayılmalıdır. Eğitimin tüm kademelerinin ve paydaşlarının, toplumun her bireyinin, sivil toplum kuruluşlarının, üreticilerin, yatırımcıların, devlet otoritelerinin ortak bir görev bilinci ile hareket etmesi Sınai Mülkiyet Haklarına olan inancın ve farkındalığın artmasında önemli rol oynayacaktır.
Unutulmamalıdır ki, Sınai Mülkiyet Haklarına konu olan her unsur ülkenin kalkınması yolunda atılmış en büyük ve değerli adımdır. Aynı zamanda bireylerin ve toplumların üretme bilincinin, kültüre olan yansımasıdır.
Biz Üstün Patent olarak, Sınai Mülkiyet Haklarına olan farkındalığın artmasında ve kültür olarak benimsenmesindeki rolümüzün farkındayız.
Ülkemizin gelişiminde ve kültür yapılanmasında var gücümüzle çalışarak, kalkınmasına katkı sağlayacağımız projeler üretmeye devam edeceğiz. Çalışıp, üretmeli ve tarihimizden ders alarak gelişime odaklanmalı; bu değişimi bir ülke kültürü haline getirerek, her vatandaşımızın gelişimin getirisi kazanca ortak olmasını sağlamalıyız!
Sevgi ve Saygılarımla,
Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının korunması ve verilen önem, oluşturulan kültür doğrultusunda gelişimin tüm paydaşlarının çıkarlarını aynı ölçüde koruyarak hak sahibine önemli ölçüde yetkiler tanımlamış ve toplum lehine kalkınmanın önünü açmıştır. 19. Yy’dan bu yana Batı Ülkelerinin gelişmesindeki en büyük rolü oynamış, buluşlar, markalar, tasarımlar, eserler, sinema gibi aklınıza gelebilecek yaratım temelli birçok unsur toplum çıkarları gözetmek ve kazanç dengesini tanımlamak adına kullanılmıştır.
Hak sahibi, gelişmeye dayalı devlet politikaları nedeniyle yatırım yaptığı her koşulda ülke çıkarlarını maksimum düzeye çıkartan etken bir paydaş haline gelmiştir. Aynı zamanda her yaratım unsurunu evrensel ölçekli olarak düşünsek de,devletlerin ortaya koyduğu politikalar gereği ülkesellik koşulu nedeniyle doğduğu sınırın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve toplumda örnek teşkil etmiştir.
Konuyu daha netleştirmek adına somut bir örnek vermek gerekirse, global çapta marka bilinirliği yüksek bir üretici firmanın -devletin gelişim ve kültür politikaları sayesinde- hangi ülkeye ait olduğunu bilmemek günümüz dünyasında artık mümkün değildir. Bu ülkenin araba markası, bu ülkenin teknoloji devi, diye başladığımız her cümle ülkelerin kültürlerini pazarlama, aidiyet duygusunu vurgulama ve marka/üretici ile devlet ayrışmasını ortadan kaldırma noktasında algı manipülasyonunu da bir ölçüde doğrular niteliktedir.
Gelişmiş ülkelerde oluşturulmuş kültür, sadece mevcuda destek olmamaktadır. Üretmek ve markalaşmak odağında ilerleyen devlet politikaları 7’den 77’ye tüm toplum üzerinde benimsenmiştir ve her nesil gelişime katkıda bulunmak ve teknolojik ve kültürel mirası geliştirerek devam ettirmek adına eğitilmektedir.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları konusu da özellikle ülkemizde bu dürtü ile ele alınmalıdır. Yeni neslin üretim odağında yetiştirilmesi yaratım temelli unsurların artmasında, geliştirilmesinde ve kültür haline gelmesindeki ilk adım sayılmalıdır. Eğitimin tüm kademelerinin ve paydaşlarının, toplumun her bireyinin, sivil toplum kuruluşlarının, üreticilerin, yatırımcıların, devlet otoritelerinin ortak bir görev bilinci ile hareket etmesi Sınai Mülkiyet Haklarına olan inancın ve farkındalığın artmasında önemli rol oynayacaktır.
Unutulmamalıdır ki, Sınai Mülkiyet Haklarına konu olan her unsur ülkenin kalkınması yolunda atılmış en büyük ve değerli adımdır. Aynı zamanda bireylerin ve toplumların üretme bilincinin, kültüre olan yansımasıdır.
Biz Üstün Patent olarak, Sınai Mülkiyet Haklarına olan farkındalığın artmasında ve kültür olarak benimsenmesindeki rolümüzün farkındayız.
Ülkemizin gelişiminde ve kültür yapılanmasında var gücümüzle çalışarak, kalkınmasına katkı sağlayacağımız projeler üretmeye devam edeceğiz. Çalışıp, üretmeli ve tarihimizden ders alarak gelişime odaklanmalı; bu değişimi bir ülke kültürü haline getirerek, her vatandaşımızın gelişimin getirisi kazanca ortak olmasını sağlamalıyız!
Sevgi ve Saygılarımla,
Özlem ARSLAN KART