Getir’in global marka olma yolunda hızla ilerlemesi ve insanların tüketim alışkanlıklarına yeni bir vizyon getirmesi önemli bir atılım oldu. Hem yerel bir marka olarak hedefledikleriyle dünyaya açılması hem de inovatif bir girişimle bir anda herkesin hayatına dokunması örnek teşkil edecek türden bir büyümeyi de beraberinde getirdi.
Satın alım kanalları üzerinde de tamamen bir kültür geçişi yaşatan Getir, covid döneminde kimsenin evden çıkmak istememesi ve e-ticaretin önlenemez yükselişi ile rüzgarı arkasına aldı ve daha önce ülkemiz topraklarında eşi benzeri görülmemiş bir tanınırlığa/bilinirliğe ulaştı.
Kısa Zamanda Çok Bilinirlik!
Bu tanınırlık / bilinirlik düzeyine gelinmesi, 2015 yılında kurulan ve ihtiyacın bile olup olmadığının bilinmediği bir teşebbüs için nasıl bu kadar kısa sürdü??
!!Tam olarak sorulması ve tüm kobilerin ve/veya girişimcilerin cevabını araması gereken soru bu.
Ben de kendimce yaptığım analizleri aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
İlk cevabın inovatif bir fikirde yattığını düşünüyorum. Getir olmayanı oldurarak, bizleri iyi analiz ederek, ihtiyacı görerek çıktığı yolculukta, şuan rakip tanımıyor. Sadece market ürünlerini satmakla değil sürdürülebilir bir inovasyonu da ortaya koyarak bir evin tüm gıda ihtiyacını tam hizmetle karşılayabiliyor.
İkinci can alıcı cevabın ise markanın basitliği olduğu düşüncesindeyim. Tam olarak günde kaç kez Getir, dediğimizi bir düşünelim. Baş harfleri birleştirerek markalar denemek, afili olsun diye yabancı kelimelerden marka türetmek, bilinir bir markanın ucundan kıyısında geçerek kopya haline gelmek gibi marka seçimlerimizde nasıl kırk takla atmaya çalıştığımızı gözümüzün önüne getirelim. (Bakın yine getir dedim… J) Aslında gözümüzün önünde yıllarca duran kelimeyi nasıl bulamadığımızın, nelere odaklanırken neleri kaçırdığımızın herkes farkındadır, kanaatimce. Günde yüzlerce kez kullandığımız kelimenin bir marka olarak zihnimizde yaratacağı algının bu boyutlara geleceğini, Getir olmasa kavrayamayabilirdik. İşte basitlik burada, herkes söyleyebiliyor, kimse unutmuyor, herkes günde defalarca farkında olsun olmasın kullanıyor ve artık herkes BİLİYOR!..
Bilindik Markayı Korumak…
Marka bu kadar basit ve bilindik olunca, riskleri minimuma indirmek için Getir yetkilileri, Türk Marka ve Patent Kurumu’na yaptığı başvuru ile 45 sınıfı kapatarak markayı korumaya almış. Ancak 2021 yılında tüm tescil süreci tamamlanan markaya rağbet çok. O güne kadar kimsenin aklına gelmeyen markanın binlerce türevi şuan başvuru sırasında bekliyor. Sadece Getir değil, Götür de aynı şekilde 2020 yılından sonra marka başvurusu patlaması yaşayarak nasibini almış ibareler arasına yerini almış gözüküyor.
Tam olarak yukarıda bahsettiğim gibi…
Bizlerin artık markayı kopyalamak veya önünden berisinde geçip bilinirlikten pay koparma gibi dertlerimizin yerine inovasyona ve benzersizliğe odaklamamız gerekiyor. Bizim yeni bir marka ile Getir’in karşısına Götür diye çıkmamızın artık bir mantığı yok. Çünkü bilindiği gibi artık bu yapıldı. Şimdi, yeni girişimler için Getir’i örnek alıp, inovasyona odaklanıp, kendi pazarlarımızı yaratma vakti…
Özlem Arslan Kart
Üstün Patent Kurucusu