Mahalle Yanıyor, O Sırada Çin!

Dünya büyük bir çalkantı içinde. 

İsrail, Filistin savaşı

Amerika seçimleri

Rusya – Ukrayna savaşı

Ülkemizdeki durumlardan bahsetmiyorum bile. İçimiz yandı, içimiz yanmaya devam ediyor.

Ve fakat Çin, sanki bu dünyadan değilmişçesine, büyüyor. Resmen robotik bir şekilde üretmeye devam ediyorlar. Üstelik inanılmaz bir kapalı devre modeli ile tamamen kendi ürettiklerini kullanarak dünyaya bağlı kalmadan üretiyorlar.

  • Dünya elektrikli arabadaki çekimserliğini korurken ve Tesla bu pazardaki trendleri belirliyor derken, peşi sıra farklı markalarla elektrik araba piyasasına giriş yaptılar. BYD geçtiğimiz hafta ülkemizdeki satış hedefini 10 bin araç olarak açıkladı. 10 bin araç!
  • Her şey bir kenara adamlar uçan taksi prototipini denemeye aldılar. Testi geçti. Hedef 2 yıl içinde sokaklarda olması.
  • 2022 yılında Çin’de yapılan toplam buluş patenti sayısının 4,21 milyona ulaştı ve bu başvuruların 3,28 milyonunu bizzat Çin anakarasından yapıldı. Aynı yıl bizim ülkemizde 15 bin 856 adet patent başvurusu yapıldı. Karşılaştırmayı siz yapın!..
  • Kendi markalarını üreten ve dünyaya pazarlayan Çin hala taklit sürecini de bitirmiş değil. Taklit ürünlerde dünya pazarının %80’lik kısmını elinde tutuyor. Dolayısıyla rakip olduğu markaların taklit ürünlerini dünyaya salarak da pastalarından da pay kapıyor.
  • Yapay zeka deseniz 2020’den beri dünyadaki patent başvurularını bu konuda açık ara domine eden ülke konumuna hızla geldi. Üstelik 2019’da yürürlüğe aldığı bir yasa ile tek günde topyekûn bir hareketle başlattılar.
  • Örneğin Alibaba, Temu gibi yerli ve dünyanın en büyük bir satış kanallarını kullanıyor ve bizlere de kullandırıyorlar. Ürettiklerini tüm dünyaya ihraç ediyorlar. Alibaba’nın kötü itibarını da Temu ile yıktılar. Bambaşka bir çerçeveden durumu idare ederek ele almış durumdalar.
  • Whatsapp, telegram gibi ana iletişim kanallarından hiçbirini kullanmayarak wechat üzerinden ülkenin tüm iletişimini kontrol ediyorlar. Buna doğru demiyorum, yanlış anlaşılmasın, diğer mecraların yasaklı olmasına karşıyım. Sadece olası bir durumda kendi iletişim ağını oluşturmuş olmaları bambaşka bir durum. İstihbaratı da dışarıya açmamış oluyorlar.
  • Tiktok, tüm Meta’ya kafa tutuyorlar. Şimdilerde öğrendiğim üzere Tiktok’u, Çin’in Google’si yapmak için düğmeye basmışlar.
  • Ucuzlar! Her şeyin ilk üreticisi konumunda oldukları için müthiş ucuzlar. Covid’in Çin’de çıkması tüm dünyayı etkilerken o yıllarda enflasyonu maksimum %5,4’ü gördü. 2023- 2024 yılında %1’e bile çıkmadı. Kafayı yersiniz. 

Şimdi gelelim stratejiye…

Böyle bir yönetim ancak büyük bir ÜRETİM stratejisi ile mümkün olur. Bakın enerji, ilaç, yüksek teknoloji gibi sektörlerin hiçbirinden bahsetmiyorum. Bunlarda daha muhafazakar davranıp teknolojik gelişmeleri daha gizli kapaklı yönetiyorlar. Özellikle enerji süreçlerinde çok kilit rollerdeki ülkelerle yaptıkları yarım asırlık anlaşmalar var. Yani öyle aman bunu unutmuşuz dedikleri bir kalkınma planı değil, gerçekten tüm fonksiyonları ile düşünülmüş ve meyvelerinin alındığı, dünyaya kafa tutan ve artık bitirilemez bir üretim kültürü…

Özellikle yaptıkları teknoloji transferleri çok değerli. Çok uzun süreler üretim know-how’ını ülkede toplamanın avantajlarını yaşıyorlar. Fason üretimi kendi ülkeleri için bir katma değere dönüştürmenin yolunu buldular ve yaptılar. Global markalarını çıkardılar. Her şeye rağmen tüm dünyayı en az bir sektörde endüstriyel olarak kendilerine bağlı hale getirdiler. Hammadde üretiminden bahsetmiyorum bile….

Uzun ve meşakkatli yolu ülke çıkarları adına kullandılar.

Çin propagandası yapmıyorum!

Var olan, denemiş bir reçeteyi sizlere okuyorum.

Yerli ve milli olma yolundaki süreçleri nasıl geliştirdiklerini anlatıyorum.

Bir yılda 4 milyon patenti çok değil 2019’daki politikaları sayesinde başardılar diyorum.

Ben de biliyorum, oradaki insani koşulları, çalışma saatlerini ve birçok olumsuz durumu ama bunları uygularken bu olumsuz koşulları eleyerek uygulamamız bize engel değil. Gelişmenin önünde bir set gibi göstermek de bahane değil.

Başlamalıyız, gerçekten başlamalıyız.

Çünkü girdiğimiz bu buhrandan ancak gelişirsek, değişirsek ve kazanırken kazandırarak çıkabiliriz ve etkilenmeden yolumuza devam edebiliriz.

Atamız’ın bize emanet ettiği bu topraklar sadece bunları hak ediyor, yaşadıklarımızı değil!

Sevgiler,

Özlem Arslan Kart

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir