Türk Patent Enstitüsü’nün istatistikler sayfasında yayınlamış olduğu 1995 yılından 2018’e kadar marka, patent, faydalı model ve tasarım başvurularına istinaden:
- 23 yılda toplamda 173 bin 890 adet patent başvurusu yapılmıştır. Geçtiğimiz yıla baktığımızda neredeyse ülkemizin toplam patent sayısının yarısı İstanbul merkezli başvurulardır. İstanbul başvuru sayısı 3 bin 342 adettir. İstanbul’u sanayinin ve üretimin yoğun olduğu Ankara 931 başvuruyla, Bursa ise 440 başvuruyla takip etmiştir. Ardahan, Siirt, Hakkari, Erzincan illerinden 2018 yılında hiç patent başvurusu yapılmamıştır.
- 23 yılda toplamda 49 bin 526 adet faydalı model başvurusu yapılmıştır. 2018 yılı istatistiklerine göre başvuru sayılarında patent başvurusunda olduğu gibi ilk üç değişmemiştir. İstanbul 987 başvuruyla birinci, Ankara 258 başvuruyla ikinci, Bursa 251 başvuruyla üçüncü sırada yer almıştır. Adıyaman, Ağrı, Artvin, Bolu, Erzincan, Gümüşhane, Hakkari, Kastamonu, Niğde, Siirt, Tunceli, Bayburt, Kırıkkale, Batman, Ardahan ve Iğdır illerinden 2018 yılında hiç faydalı model başvurusu yapılmamıştır.
- 23 yılda toplamda 1 milyon 622 bin 788 marka başvurusu yapılmıştır. 2018 yılı istatistiklerinde İstanbul 49 bin 076 marka başvurusuyla birinciliği patent, faydalı model başvurularında olduğu gibi kimseye bırakmamıştır. 8 bin 412 başvuruyla Ankara ikinci, 6 bin 663 başvuruyla İzmir üçüncü sıraya yerleşmiştir. Son sırada ise bir yıl içinde sadece 8 marka başvurusu yapan Bayburt bulunmaktadır. Bayburt’u 9’ar başvuruyla Tunceli ve Ardahan takip etmiştir.
- 23 yılda toplamda 694 bin 987 adet tasarım başvurusu yapılmıştır. 14 bin 998 tasarım başvurusuyla İstanbul birinci, Kayseri 3 bin 729 başvuruyla ikinci, Bursa 3 bin 146 başvuruyla üçüncü sırada yer almıştır. Artvin, Bitlis, Gümüşhane, Hakkâri, Kars, Muş, Sinop, Tunceli, Kırıkkale, Ardahan ve Iğdır illerinden 2018 yılında hiç tasarım başvurusu yapılmamıştır.
Sınai Mülkiyet Haklarının neden ekip işi olduğunu yukarıdaki analizler ışığında sizlerle paylaşmak istiyorum.
Oyunu bireyler kurar, ancak başarıyı ekipler getirir…
“Mikro Ekip” ve “Makro Ekip”
Fikir sahibi kim olursa olsun buluşun hayata geçmesi bir ekip işidir.
Örneğin, bir buluşçu projesini hayata geçirmek için prototip yapmak istediğinde üretim için yardım alınan kişi veya kişiler ile birlikte ekip olacak ve paydaş haline gelecektir.
Başka bir örnek vermek gerekirse Ar-Ge mühendislerinden oluşan bir ekip bir fikri hayata geçirmek istediklerinde şirketin üretim departmanıyla omuz omuza çalışacak hatta daha fikir aşamasında dahi üretim realitelerini baz almak amacıyla üretim ekipleriyle bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunacaktır.
Binlerce senaryo ile size mikro ekipleri açıklayabiliriz. Buluşçunun bir araya geldiği bir diğer paydaşı ile oluşturduğu ekiplere mikro ekipler diyebiliriz.
Makro ekipler ise ulusal boyutta herkesi ilgilendiren oldukça önemli bir konudur. Ekiplerin bir araya gelerek üretim paydaşları olabilmesi analizde sizlerle paylaşmış olduğumuz tüm olumsuz durumları ortadan kaldırarak ülkeyi ileriye taşıyacak tek yoldur.
Makro ekiplere en önemli örnek sanayi ve üniversiteleri verebiliriz. Tüm sınai mülkiyet hakları konularında üstüne basa basa geçtiğimiz sanayi – üniversite işbirliği konusu tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemiz içinde önceliklendirilmesi gereken ilk madde olacaktır. Analizde gördüğümüz gibi İstanbul’un tüm sınai mülkiyet haklarında başı çeken lokomotif il olmasının sebebi rastlantısal değildir. Üniversitelerde açılan teknokentler üniversitelerle sanayiyi bir araya getiren ciddi bir araç haline gelmiştir.
Üniversite sanayi işbirliğinin ardından makro ekiplerin en önemli paydaşlarından biri de devlettir. Devlet üretimin arkasındaki gizli güçtür. Çünkü üretim devlet politikalarıyla beslenir. Bir devletin üretim stratejisi neyse, bu yukarıdan aşağıya, makro ekiplerden mikro ekiplere bu strateji uygulanır ve en önemlisi uygulanması teşvik edilir.
Üniversite, sanayi ve devlet üretimin sacayağıdır. Bu üçlünün bir mekanizma gibi birlikte birbirini destekler nitelikte çalışıyor olması gelişmiş toplumların asıl silahıdır. Unutmayın ki dünyada ülkemizden çok patenti olan üniversiteler var ve her yıl devlet destekleriyle onlarca üretim firması, melek yatırımcı vs. bu üniversitelerin kapılarını çalarak fikirleri satın alarak hayata geçiriyor. Bu stratejiyle hareket eden ülkeler alınan patent, tasarım tescilleriyle veya oluşturulan global markalarla rekabet arenasının koşulsuz şartsız kazananı haline geliyorlar ve oluşturdukları yeni pazarlarla dünya teknolojilerine ve trendlerine yön veriyorlar. Gelişmekte olan ülkelere teknoloji satarak kazanım elde ediyor; bu kazanımlarla üretime yeni destekler vererek sürdürülebilir kılıyorlar.
Bir diğer önemli paydaşlarda Sivil Toplum Kuruluşlarıdır. STK’ların ülkemizde geri planda kalması ve bir paydaş olarak bu mekanizmaya etkili bir şekilde dahil olamaması hemen güçlendirilmesi gereken maddelerin başında gelmektedir. Çünkü STK’ların ulusal çaptaki etkileme ve harekete geçirme gücü oldukça yüksektir. Toplumda ortak bilinç oluşturmak, dış denetim gibi birçok unsur STK’ların başlıca rollerini oluşturmaktadır.
Buluşunuzu Saklamak Yerine Koruyun!
Makro ve mikro ekiplerin bir araya geldiklerinde neler olabileceğini dahası mutlak suretle bir buluşun üretim aşamasından pazarlama-satış aşamasına kadar her süreçte bir ekip işi olduğuna deyindik. Bu işin beyni buluşçu ise ilk başta söylediğimiz gibi bu oyunu kuran kişi olarak fikrini veya buluşunu korumak için mutlaka tescil korumasına ihtiyaç duymalıdır.
Patent tescili, faydalı model tescili, tasarım tescili, marka tescili, telif fikir sahibinin/buluşçunun tüm bu paydaşlar arasındaki yerinin belirleyicisidir.
26 Nisan Fikri Mülkiyet Hakları Gününde fikrin üretime geçmesi ve doğru kurgulanan mekanizmalarla ulusal veya uluslararası çapta dünya mirasına katkıda bulunmasına dikkat çektik. Ancak sadece 26 Nisan da değil ülkemizdeki tüm paydaşların bir araya gelerek her gün mevcut tablonun değişmesi ve inovasyon temelli katma değerli ürünlerin üretimi için düğmeye basarak dünya arenasında boy gösterecek yeni stratejiler planlaması ve hayata geçirmesi birinci önceliği olmalıdır.
Üretim ve inovasyon odağında yeni temellendireceğimiz stratejilerimize vesile olması dileğiyle 26 Nisan Fikri Mülkiyet Hakları Günü kutlu olsun…