21. yy’ın başında teknoloji, üretim, sanayi gibi tüm kavramlar bilgi ve veri alışverişinin hızıyla boyut değiştirdi. Ezberler bozuldu ve inovasyon kavramı hayatımıza girdi.
Bireysel ve inovatif girişimler ciddi başarılara ulaşırken bu başarılar küresel bir kamuoyu yaratarak örnek birçok serüven yarattı. Bu serüvenler rol model alındı ve bazen gelişerek bazen değişerek düşük maliyetli, az yatırım gerektiren, klasik donanımların dışında yeni teknolojilerle, birçoğu web tabanlı yeni başarılara dönüştü.
Neo’nun Matrix yolculuğu gibi girişimcinin yolculuğu da mavi ve kırmızı iki alternatiften birini seçmekle başladı.
Nasıl mı?
2004 yılında W. Chan Kim ve Renee Mauborgne isimli iki profesör daha çok lokal girişimleri inceleyerek Mavi Okyanus Stratejisini ortaya koydular. Bu strateji küresel tüm etmenleri göz önüne alarak kızışan rekabet ortamında yer almayıp mevcut Pazar boşluklarını değerlendirerek büyümeyi hedefleyen bir yöntem olarak karşımıza çıktı.
Daha basit anlamıyla “yapılmayanı yapmak”…
Mavi Okyanusun tam karşısında ise Kırmızı Okyanus metaforu yer aldı. Kırmızı okyanus ise şirketlerin rekabet ortamında birçok rakibi ile yarıştığı ve tüketicinin mevcut ihtiyaçlarını karşıladığı pazarları simgeledi.
Birbirinin alternatifi olan bu iki strateji girişimci için daha yola çıkmadan seçim yapması gereken en önemli unsur oldu. 4.0 sanayi devrimi için konuşulacak olursa post modern, yenilikçi bireylerin girişimlerin birçoğu Mavi Okyanus Stratejisi ile yola çıktı ve başarıya ulaştı.
Kırmızı Okyanusun rekabet ortamından kaçıp kendi pazarını oluşturan girişimciler için gerçekten hayat düşünüldüğü kadar kolay mıydı?
Mavi Okyanus Bilinmez Bir Yolculuk
Okyanus metaforunun kullanılmasındaki ana amacın belirsizlik öngörülemezlik olduğu fikrinden yola çıktığımızda inovatif girişimlerin oldukça riskli yollardan geçerek başarıya ulaşabileceklerini söyleyebiliriz. Bu risklerden en kaçınılmaz olanlarını paylaşmak gerekirse;
- Bilgi ve veri alışverişinin hızını göz önünde bulundurduğumuzda mavi okyanusta bulunan bir girişim hızla kendi kırmızı okyanusunu oluşturarak rekabetin içine düşebileceği gerçeğidir. Yani fikrin kopyalanması ile birlikte benzersiz olma özelliği ortadan kalkarak uzak durmaya çalıştığı yorucu rekabet ortamını girişimci kendisi yaratmış olur.
- Kendine risk oluşturabilecek faktörleri sürekli analiz ederek Pazar stratejisini yöneten / yönlendiren küresel sermayeli şirketler, bu tarz girişimleri risk olarak değerlendirdiğinde kaynak ve Pazar gücü sayesinde karşı ürünler geliştirerek girişimcinin başlamadan biten serüvenlere neden olmuş olur.
Risklerin Ortak Yönü Taklit Edilmek!
Mavi Okyanus stratejisiyle yola çıkan girişimcinin bu iki riskle karşı karşıya kalmaması en düşük ihtimallerden biri. Dolayısıyla girişimin en başında almamız gereken ilk tedbir tescil korumasından geçmektedir. Marka tescili, tasarım tescili, patent ve faydalı model tescilleri, telif hakları gibi korumalar girişimcinin oluşturduğu kendi pazarında pastanın büyük bir kısmından pay almasını sağlayacaktır. Oluşabilecek rakipleri ise ancak girişimcinin aldığı tescilleri lisanslayarak pazara dahil olmak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla fikir sahibi girişimci taklit edilme riskini ortadan kaldırmasıyla birlikte pazarlama stratejilerini gönül rahatlığıyla belirleyerek yoluna devam edecektir.
Girişimci tescil korumaları sayesinde kendi okyanusunun tek kaptanı olacaktır!